Türkiye

Tarih:

Türkiye hakkında temel bilgiler

Türkiye sınırları içerisinde bulunan topraklar 780.600 km karedir. Ülkenin güncel nüfusu 80 milyon kişidir. Devletin resmi adı Türkiye Cumhuriyeti’dir. Başkent Ankara şehridir (4 milyon kişi). Ülke, valiler tarafından yönetilen 82 şehir’e ayrılmıştır. Ülke devlet başkanı tarafından yönetilmektedir. Resmi dil Türkçedir.

Türkiye bir NATO üyesidir. Aktif olarak Avrupa Birliği’ne (AB) katılmaya çalışmaktadır. Ancak bir dizi nedenden dolayı Avrupa, Türkiye’yi saflarında görmeye henüz hazır değildir. Ekonomik olarak, Türkiye tipik bir yükselen ekonomidir. Türkiye turizm altyapısını aktif olarak gelişmektedir. Her yıl 15 milyondan fazla yabancı turist ülkeyi ziyaret etmektedir.

Türkiye topraklarının tamamına yakını (%97) Asya’da bulunmaktadır. Bu kısma Küçük Asya veya Anadolu denmektedir. Bölgenin %3’ü Avrupa’da İstanbul boğaz’ının batısında yer almaktadır. Bu kısımda kalan topraklar Doğu Trakya veya Rumeli olarak adlandırılmaktadır.

Türkiye kıyıları dört deniz tarafından çevrilidir. Bunlar; Karadeniz (kuzeyde), Marmara ve Ege (batıda) ve Akdeniz (güneyde). Ayrıca Türkiye topraklarında, çoğu ıssız olan 159 ada bulunmaktadır. Coğrafi olarak Türkiye yedi bölgeye ayrılmaktadır. Bunlar; Karadeniz, Marmara, Ege, Akdeniz, İç Anadolu, Doğu Anadolu ve Güneydoğu Anadolu bölgeleridir.

Kara sınırlarının uzunluğu 2.700 km, sahil şeridi ise 6.000 km’dir. Türkiye’nin batı kısmındaki komşuları Bulgaristan ve Yunanistan’dır. Doğuda ise, Gürcistan, Ermenistan, İran, Irak ve Suriye ile sınır komşusudur.

İç Anadolu, yani Türkiye’nin orta kısmı, kuzeyde Pontus Dağları ve güneyde Toros Dağları ile çevrilidir. Her iki dağ sırası da batıdan doğuya uzanmakta ve İç Anadolu bölgesinde birleşmektedir. Dağların arasında nehir yataklarıyla girintili çıkıntılı Anadolu platosunu oluşturmaktadır.

Batı Anadolu’nun en yüksek noktası, popüler bir kayak merkezi haline gelen Uludağ Dağı’dır (2543 m). Tesisin yakınında, Osmanlı İmparatorluğu’nun ilk başkenti olan Bursa şehri bulunmaktadır. İç Anadolu’da Erciyes Dağı (3916 m) Kayseri yakınlarında yükselmektedir. Türkiye’nin en yüksek noktası, efsaneye göre Nuh’un Gemisi’nin indiği Doğu Anadolu’da bulunan Ağrı Dağı’dır. Yüksekliği 5165 metredir. Ağrı yakınlarında Palandöken Dağı’nın yamacında kayak merkezi bulunmaktadır.

Türkiye’nin tüm nehirleri akarsudur. Ülkenin en uzun nehri Kızıl Irmak’tır (1150 km). Türkiye’deki en büyük göller Van ve Tuz’dur.

Tarihi

Türkiye’nin tarihi dört bin yıldan fazladır. Türk halkının hala saygı duyduğu inanılmaz olaylar ve efsanevi karakterlerle doludur. Ülkenin tarihi, eski Hititlerin devletlerini burada kurdukları MÖ XVIII yüzyılda başlamaktadır.

Antik çağ

Türkiye’deki ilk devlet, İsa’nın doğumundan 1800 yıl önce kurulmuştur. Türklerin gelişinden önce bu bölgede yaşayan eski bir kabile olan Hititler tarafından kurulmuştur. Hititlerin durumu, onu oldukça gelişmiş olarak nitelendiren birçok eski Yunan tarihçisi tarafından belirtilmiştir. Efsaneye göre Homeros tarafından söylenen ünlü Truva’yı Hititler kurmuştur.

MÖ XII yüzyılda Hititlerin durumu Doğu’dan gelen barbar kavimler tarafından yıkılmıştır. Sonraki yüzyıllarda burada şu yerleşimler kurulmuştur;

  • Antik Yunanlılar;
  • Frigler;
  • Hurriler;
  • Diğer eski halklar.

Hepsi nispeten kısa bir süre için var olmuşlardır. Bunun nedeni Persler ya da göçebe Türk kabileleri tarafından yok edilmeleridir. Bu sırada, antik Türkiye’nin antik devletlerinde tapınaklar, su kemerleri, amfi tiyatrolar ve benzersiz mimari anıtlar inşa edilmiştir. MÖ I yüzyılda, modern Türkiye toprakları Roma İmparatorluğu’nun bir parçası olmuştur. Çöküşünden sonra ise bu topraklara Bizans hükmetmiştir. Bu durum günümüz Türkiye’si ne kadar (XI yüzyıla) devam etmiştir.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Kuruluşu

XI yüzyılda çığır açan bir olay gerçekleşmiştir. Modern Türkiye’nin neredeyse tamamı, Türk boylarının en kalabalık olan savaşçı Selçukluları tarafından fethedilmiştir. Han Süleyman’ın önderliğinde Bizans’ın büyük bir bölümünü ele geçirilmiş ve burada kendi devletlerini kurmuşlardır. Neredeyse XIII yüzyılın sonuna kadar bu durum devam etmiştir. Bu dönemde Selçuklular tüm Ortadoğu’nun en güçlülerinden biri haline gelmiştir.

Ancak 1299’da Selçuklu devleti çökmüş ve yerine Osmanlı İmparatorluğu geçmiştir. Adını Selçuklu devletinin parçalarını tek bir bütün halinde birleştirmeyi başaran Sultan Osman’ın adından almıştır. Osman’ın asıl amacı mal varlığını genişletmek olmuştur. Bu nedenle Bizans ile giderek azalan sürekli savaşlar yürütmüştür. Bu dönem 1453 yılına kadar, Sultan II. Mehmet’in birlikleri Bizans’ın başkenti olan Konstantinopolis’i alana kadar devam etmiştir. Fetihten sonra Türkler burayı İstanbul olarak yeniden adlandırmış ve onu güçlü imparatorluklarının başkenti yapmışlardır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun Altın Çağı

XVI yüzyıl, Osmanlı İmparatorluğu’nun en parlak dönemidir. Bu dönemde fetih gerçekleştirdiği bölgeler şunlardır;

  • Bulgaristan ve Sırbistan;
  • Romanya, Macaristan ve Gürcistan’ın bir parçası;
  • Moldova ve Kıbrıs;
  • ve diğer birçok bölge.

Bu dönemde Osmanlı İmparatorluğu, tüm Avrupa güçlerinin hesaba katmak zorunda kaldığı dünyanın en güçlü devletlerinden biri haline gelmiştir. Ayrıca Osmanlı Padişahının mülkü Cezayir ve Libya’ya kadar da uzanmaktadır.

Osmanlı İmparatorluğu’nun “altın çağı”, XIX yüzyılın ortalarına, Rusya ile kanlı savaşlara girene kadar sürmüştür.

Osmanlı devletinin gerilemesi

XIX yüzyılın başlarında, Osmanlı İmparatorluğu büyük ölçüde zayıflamıştır. Onun tarafından fethedilen halklar umutsuzca bağımsızlık için çabalamıştır. Bu yüzden onları pasifize etmek için çok çaba ve para harcanması gerekmiştir. Ayrıca Osmanlı padişahları Karadeniz’in kontrolü için Rusya’ya karşı çekişmeye başlamışlardır. XIX yüzyıl boyunca, Rus ve Osmanlı imparatorlukları arasında savaşlar patlak vermiştir. Bunların en ünlüsü Kırım (1853-1856) ve Rus-Türk savaşı (1877-1878) olarak bilinmektedir. Sonunda Osmanlı devletinin gücünü baltalanmıştır. XIX yüzyılın sonlarında ise tamamen Batı Avrupa ülkelerinin kontrolüne girmiş ve ardından siyasi haritadan tamamen kaybolmuştur.

1914’te Türkiye Birinci Dünya Savaşı’na, Almanya ve Avusturya-Macaristan’ın yanında yer almıştır. Yeni savaş, ona somut ekonomik zarar vermiş ve sakinler arasında genel bir hoşnutsuzluğa yol açmıştır. Ayrıca 1920’de ülke topraklarının önemli bir kısmı Yunan ve İtalyan birlikleri tarafından işgal edilmiştir. Türkiye’nin kaderi o dönemde dengede kalmıştır. Bu nedenle o dönemde ülkeyi askeri ve siyasi krizden çıkaracak ulusal bir kurtarıcıya ihtiyacı vardı.

Böyle bir kahraman ise ortaya çıkmıştır. Daha sonra Mustafa Kemal Atatürk ortaya çıkmış ve bu nedenle kendisine “Türklerin atası” anlamına gelen Atatürk ismi verilmiştir. 1923’te ülkenin kurulmasında büyük rol üstlenmiş ve onu kurmuştur. Bu sayede tarihteki ilk Türkiye Cumhuriyeti ilan edilmiştir. Hükümdarlığı yıllarında Türkiye yarı geri kalmış, çoğunlukla tarıma dayalı bir ülkeden, neredeyse Avrupalı, dinamik olarak gelişen bir sanayi devletine dönüşmüştür. İşte Atatürk’ün başlattığı reformlardan sadece birkaçı şunlardır;

  • Arap yazısının kaldırılması, Latin alfabesine geçiş;
  • Türk kadınlarına oy hakkının verilmesi;
  • Şeriatın kaldırılması, laik yasaların getirilmesi;
  • modern, rekabetçi bir endüstrinin yaratılması.

Mustafa Kemal Atatürk 1938’de ölmüştür. Türkiye’de hala en büyük ulusal kahramanlardan biri olarak saygı görmektedir.

XX yüzyılın ikinci yarısı ve günümüz

İkinci Dünya Savaşı sırasında Türkiye, neredeyse sonuna kadar tarafsız kaldığı için önemli bir zarar görmemiştir. Savaştan sonra ülke, periyodik olarak darbe yapılmasına rağmen yoğun bir şekilde gelişmeye devam etmiştir. Demokratlar ya da otoriter liderler iktidara gelmiştir. 1983’ten bu yana Türkiye’nin sosyo-politik yaşamında herhangi bir değişiklik olmamıştır.

Modern Türkiye, büyük potansiyele sahip, güçlü ve dinamik olarak gelişen bir devlettir. Yaşam kalitesi açısından Batı Avrupa ülkelerine yaklaşmaktadır. Türkiye’nin 2004 yılından bu yana Avrupa Birliği’ne üyelik müzakereleri yürütmesi de bu sebeplerdendir. Aynı zamanda taraflar ekonomik konulardan ziyade siyasi konularda uzlaşmaya varmaktadırlar. Avrupalılar Türkiye ekonomisini istikrarlı ve umut verici olarak değerlendirmektedir.

Türkiye bayrağının doğuşu

Türk bayrağı, kırmızı zemin üzerine yıldız olan beyaz bir hilaldir. Çok basit ve hatırlanması kolaydır. Ayrıca hemen hemen her kafede, evlere, okullara vb. yerlere asılmasından dolayı Türk bayrağının hafızalarda kaldığını söylemekte fayda vardır.

Türk bayrağı 29 Mayıs 1936’dan beri bu formattadır. Hilal işareti XV yüzyıldan beri ortaya çıkmıştır. Ancak yıldızlar çok daha sonra, sadece 1844’ten beri beş köşeli bir yıldızı olarak eklenmiştir. Kırmızı arka planla ilgili olarak, 1793’ten beri var olduğu bilinmektedir.

Birçok ülkede olduğu gibi, bayrak seçiminin arkasında birçok efsane vardır. Efsaneye göre 1517’den beri, Sultan Selim (Kanuni Sultan’ın babası) zamanında ortaya çıkmıştır. Mısır savaşında kazanılan zafer sırasında, padişah kanlı alana gitmiş ve kan gölünde ayın yansımasını görmüş ve yanında yıldızlar varmış. Bu nedenle bu görüntünün bayrağa dönüştürüldüğü bilinmektedir.

İdari yapısı

Türkiye 81 İl’e bölünmüştür (il, vilayet terimi daha önce kullanılıyordu). Her vilayet kendi içerisinde ilçelere bölünmüştür. Toplamda 923 ilçe vardır. İl’in idari merkezi, merkez bölgesinde yer almaktadır. İstatistiksel amaçlar ve mevsim yapısına göre 7 bölgeye ayrılmıştır. Ancak bu idari bir bölüm değildir. Her vilayet için, hükümet tarafından atanan bir vali bulunmaktadır. Şehirler vali tarafından yönetilmektedir. Türkiye’de bulunan il listesi aşağıdaki gibidir;

Adana Adıyaman Afyon Ağrı
Amasya Ankara Antalya Artvin
Aydın Balıkesir Bilecik Bingöl
Bitlis Bolu Burdur Bursa
Çanakkale Çankırı Çorum Denizli
Diyarbakır Edirne Elazığ Erzincan
Erzurum Eskişehir Gaziantep Giresun
Gümüşhane Hakkari Hatay Isparta
İçel (Mersin) İstanbul İzmir Kars
Kastamonu Kayseri Kırklareli Kırşehir
Kocaeli Konya Kütahya Malatya
Manisa Kahramanmaraş Mardin Muğla
Muş Nevşehir Niğde Ordu
Rize Sakarya Samsun Siirt
Sinop Sivas Tekirdağ Tokat
Trabzon Tunceli Şanlıurfa Uşak
Van Yozgat Zonguldak Aksaray
Bayburt Karaman Kırıkkale Batman
Şırnak Bartın Ardahan Iğdır
Yalova Karabük Kilis Osmaniye
Düzce

 

Coğrafi özellikler

Türkiye çok uluslu bir ülkedir. Ancak devletin nüfusunun %95’inin ortak dini, kültürel gelenek ve göreneklerin korunmasını mümkün kılmıştır. Eşsiz doğal kaynaklar, ticaret ve turizm endüstrisini geliştirmesine olanak vermektedir.

Aynı anda dünyanın iki bölgesi olan Asya ve Avrupa’da bulunmaktadır. Çoğu zaman Asya bölgesini, yani Orta Doğu ülkelerini ifade etmektedir. Türkiye’nin komşuları aşağıda ki gibidir;

  • Kuzey kesimde Bulgaristan;
  • Batıda Yunanistan;
  • Doğuda Gürcistan, Ermenistan, Azerbaycan ve İran;
  • Güneyde Irak ve Suriye.

Ülkenin toplam alanı 780.580 kilometrekaredir. Etnik yapı çeşitlidir. Türkler %75’ten fazlasını oluşturmaktadır. Nüfusun geri kalanı Karaylar, Kırım Tatarları, Araplar vb. tarafından temsil edilmektedir. Nüfusun çoğu İslam’a inanmaktadır.

Dağlar

Türkiye dağlık ülkelerdendir. Kendi topraklarında birkaç sıradağ bulunmaktadır. Ayrıca aktif yanardağ Erciyes de dahil olmak üzere 3916 m yüksekliğinde dağlardan oluşmaktadır. En büyük dağlar şunlardır;

  • Pontik dağlar;
  • Batı, Doğu ve Orta Toroslardan oluşan Toros Dağları;

Dağlarda keskin zirveler, yaylalar ve hatta buzullar vardır. İkincisinin yeri ve yüksekliği deniz seviyesinden 4.000 m’yi aşan dağ zirveleridir. Ayrıca Türkiye topraklarında kötü şöhretli Büyük Ağrı yanardağı vardır.

Nehirler ve göller

Ülkede yaklaşık iki düzine nehir vardır. Fırat, Dicle, Kura, Kızıl-Irmak ve Aras Nehri’nin uzunluğu 1.000 km’yi aşmaktadır. Nehirlerin geri kalanı uzunluk olarak çok daha küçüktür. Dağlık arazi nedeniyle yön vermek için uygun değildirler. Kanallarında birçok eşik vardır. Genellikle kururlar ve çok sığ olurlar.

Yağışlardan dolayı su çeken nehirler, genellikle ülkenin batı kesiminde bulunmaktadır. Kış sonunda ve ilkbaharda tam dolu olmaktalar. Ülkenin doğu kesiminde buzullara bağlı nehirler de vardır. Kanallarında yüksek su, donmuş suların aktif bir erimesinin olduğu yaz aylarında mümkündür.

Ülkede birkaç büyük göl vardır. Bunlardan en büyükleri Tuz ve Van gölleridir.

Türkiye’yi çevreleyen denizler

Türkiye kıyıları aynı anda dört deniz tarafından çevrilidir. Bunlar;

  • Batıdan Ege;
  • Kuzeybatıdan Marmara;
  • Kuzeyden Karadeniz;
  • Güneyden Akdeniz.

Bütün bu denizler Atlantik Okyanusu havzasına aittir. Marmara Denizi iç kısımdadır. Denize erişim ve iklim koşulları ülke ekonomisini olumlu yönde etkilemektedir. Ticaret ilişkilerinin ve turizm sektörünün gelişmesine olanak sağlamaktadır. Karasuları, siyasi kontrol ve askeri stratejiler açısından da ülke için önemlidir.

Bitkiler ve hayvanlar

Türkiye toprakları, aynı anda birçok doğal iklim bölgesinde yer almakta olup, çok çeşitli bitki ve hayvan türlerine neden olmaktadır. Devletin topraklarında yaprak döken ormanlar, kozalaklı ağaçlar, çay tarlaları, meyve ağaçları, oyuk, fıstık, üzüm ve meyve ağaçları vb. çok çeşitlilik bulunmaktadır.

Hayvan türlerinin listesi: ayılar, yaban keçileri, yaban domuzları, kurtlar, tilkiler, porsuklar ve kızıl geyikleri içermektedir. Uzun süre kontrolsüz avlanma, popülasyon sayısını önemli ölçüde azaltmıştır. Ayrıca faunanın bazı temsilcileri tamamen yok olma tehdidi altındadır. Bu nedenle koruyucu bir önlem, ülke topraklarında milli parkların ve rezervlerin oluşturulması ile önlenmeye çalışılmıştır.

Türkiye’nin İklimi

Dağ zirvelerinin varlığı nedeniyle ülkenin çoğunda karasal iklim hakimdir. Türkiye’de yazlar sıcak ve az yağışlıdır. Kış soğuk ve karlıdır.

Akdeniz ve Ege kıyılarında ise iklim Akdeniz iklimidir. Buradaki kış, özel yumuşaklık ile karakterize olmaktadır. Ayrıca bu bölge de kar şeklinde yağış pratik olarak görülmemektedir.

Tropikal çöl iklimi eyaletin güneydoğusu için tipiktir. Burada nem oranı çok düşüktür.

Karadeniz kıyılarından bakıldığında havanın daha şiddetli olması ve sıcaklık farkının kış aylarında deniz sularının sıcaklığındaki önemli düşüşten kaynaklanmaktadır.

Kaynaklar

Hafif sanayi, devlet ekonomisinde önemli bir rol oynamaktadır. En gelişmiş sektör ise hazır giyim ve tekstil üretimidir. Bu mallar ihraç edilmektedir. Gıda endüstrisi, tarım ürünlerinin işlenmesidir.

Otomotiv endüstrisinin gelişimi ivme kazanmaktadır. Bu sektördeki işletmeler, makineler için yedek parça ve bileşen üretimi yapmaktadır.

Yabancı sermayenin çekiciliğine ve modern yeniliklerin getirilmesine rağmen, ülkenin işi büyük ölçüde yabancı teknolojilere ve bileşenlere bağlıdır.

Bölgede tarım iyi gelişmiştir. Yerel çiftlikler narenciye, mısır, zeytin vb. yetiştirmektedir. Küçük aile şirketleri sığır, koyun ve keçi yetiştirmektedir. Hayvanlar süt, et, deri ve yün için tutulmaktadır.

Kültür

Türkiye çok uluslu bir Müslüman ülkedir. Burada, farklı yaş kategorilerinin temsilcileri, sosyal eşitlik ilkeleri olan aile ve evlilik geleneklerine bağlı kalmaktadır. Misafirperverlik ve konukseverlik açısından Türkler, Kafkas bölgesinin sakinleriyle karşılaştırılabilmektedir.

Ekonomi

Türkiye’nin ekonomisi geleneksel zanaatlar ile modern endüstrilerin birleşimidir. Ülke, son zamanlarda güçlü bir şekilde gelişen büyük bir tarım sektörüne sahiptir.

Türkiye ekonomisi çok dinamik ve hızla gelişmektedir. Son derece gelişmiş bir altyapı ve dünya pazarında bile rekabet edebilecek bir iş gücü ile donatılmıştır. Ülkenin kişi başına düşen ortalama gelirleri, ortalamanın üzerinde olan dünya ülkeleriyle karşılaştırılabilmektedir. Tarımın yanı sıra hizmet sektörü, sanayi, turizm ve finans sektörü de Türkiye ekonomisine katkı sağlamaktadır.

Türkiye ekonomisinin büyük bir kısmı halen tarıma dayalıdır. Türkiye’nin tarım sektörü, ülkenin işgücünün yaklaşık üçte birini istihdam ederek dünyanın yedinci büyük sektörüdür. Ayrıca, sanayi sektörü ülkede hızla gelişmektedir. Bu nedenle Türkiye ekonomisinde lider konuma gelebilmektedir.

En çok gelir getiren tarım ürünleri: tütün, şeker pancarı, pamuk, zeytin, baklagiller, tahıllar ve turunçgillerdir. İhracat açısından önem taşıyan sektörler şunlardır; tekstil, gıda işleme ve paketleme, ulaşım ekipmanları, elektronik, kömür, krom, bakır, bor ve demir cevheri madenciliği, metalurji, petrol ürünleri, inşaat ve yapı malzemeleri, kereste ve kağıttır. Bütün bunlara ek olarak turizm ülkeye belli bir gelir sağlamaktadır.

Türkiye nüfusu

İstatistiklere göre 2019 yılı sonunda Türkiye nüfusu 83.831.512 kişiydi. Yıl için yıllık artış %1,68’dir.

Dış göç seviyesi bir önceki yıl seviyesinde kalırsa, ülkeye uzun süreli kalmak amacıyla giren toplam kişi sayısı (göçmenler) ülkeyi terk edenlerin sayısından (göçmenler) daha fazla olacaktır. 2016 yılı Türkiye demografik göstergeleri şu şekildedir;

  • Türkiye doğumlu: 1.371.409
  • Ölümler: 455.019 kişi
  • Türkiye doğal artışı: 916.391
  • Göç artışı: 420.873 kişi
  • Erkekler: 40.268.147 (31 Aralık 2016 itibariyle)
  • Kadınlar: 40.479.042 (31 Aralık 2016 itibariyle)
  • Doğum oranı: günde ortalama 3.821 çocuk (saatte 159.19)
  • Ölüm oranı: günde ortalama 1.268 (saatte 52.82)
  • Göç nüfus artışı: günde ortalama 1.172 kişi (saatte 48.85)
  • Türkiye’nin nüfus artış hızı günde yaklaşık 3.000 kişidir.

Nüfus yoğunluğu

Birleşmiş Milletler İstatistik departmanına göre, Türkiye’nin toplam alanı 783.560 kilometrekaredir. Toplam alan, devletin uluslararası sınırlar içindeki kara alanını ve tüm su yüzeylerinin alanını ifade etmektedir.

Türkiye’nin nüfus yoğunluğu, belirli bir bölgede yaşayan toplam nüfusun bu bölgenin toplam alanına oranı olarak hesaplanmaktadır. 2017 yılı başında Türkiye nüfusu yaklaşık 80.747.189 kişiydi.

Çalışan nüfus

Toplam çalışma oranı, nüfusun çalışma kısmının, nüfusun güçlü veya üretken kısmına oranı olarak hesaplanmaktadır. Türkiye için toplam çalışma oranı %48,9’dur. %48,9’luk değer nispeten düşüktür. Çalışma çağındaki nüfusun, çalışma çağındaki olmayan nüfusun iki katından fazla olduğunu göstermektedir. Bu tutum toplum üzerinde nispeten düşük bir sosyal yük oluşturmaktadır.

Potansiyel nüfus değişimi

Potansiyel ikame oranı (çocuk doluluk oranı), çalışma yaşının altındaki nüfusun çalışma çağındaki nüfusa oranı olarak hesaplanmaktadır. Türkiye için potansiyel ikame oranı %39,6’dır.

Görüldüğü gibi Türk nüfusunun yaş piramidi halen ilerici veya artan tiptedir. Ama durum her yıl değişmektedir. Gelişmekte olan ülkeler genellikle bu tür piramitlere sahiptir. Bu ülkelerin demografik özellikleri, yüksek ölüm ve doğum oranlarının bir sonucu olarak nispeten kısa yaşam beklentisi ile karakterize edilmektedir. Yüksek ölüm ve doğum oranları, diğer nedenlerin yanı sıra düşük yaşam standartları, sağlık hizmetleri ve eğitimden kaynaklanmaktadır.

Çalışma oranı

Çalışma oranı, çalışma çağındaki nüfusun (nüfusun 18 yaş üstü kısmının) bir parçası olmayan nüfusun toplum ve ekonomi üzerindeki yükünü göstermektedir. Bu orana dahil olmayan nüfus, 15 yaş altı nüfus ile 64 yaş üstü nüfusun toplamı olarak tanımlanmaktadır. Çalışma çağındaki nüfusun (nüfusun üretken kısmı) yaşı sırasıyla 15 ile 65 arasındadır.

Emeklilik yükü

Türkiye’de emeklilik yükü, çalışma yaşının üzerindeki nüfusun çalışma çağındaki nüfusa oranı olarak hesaplanmaktadır. Türkiye’de emeklilik yükü oranı %9,4’tür.

Okuryazarlık

Türkiye nüfusunun okuryazarlık oranı %96’dır. Kalan %4’ü ise çeşitli nedenlerle uygun bir okul eğitimi almamış veya alamamaktadır. Örneğin bu sayıda ki yüzde yaşlıları, engellileri, coğrafi özellikler nedeniyle erişimi zor olan uzak dağlık bölgelerde yaşayanları içerebilmektedir. Türkiye’de kadınların okuma yazma oranı erkeklere göre daha düşüktür. Bu durum, vatandaşların Doğu düşüncesi açısından anlaşılabilmektedir. Türk kadınının yaşam tarzı ve yetiştirilme tarzı, Batı ve Avrupa ülkelerindeki aynı yetiştirilme tarzından temelde farklıdır.

  • Yetişkin erkek okuryazarlık oranı %98,39’dur (29,244,202). 478.838 kişi ise, okuma yazma bilmemektedir.
  • Kadın yetişkin okuryazarlık oranı %91,84’tür (27.154.520 kişi). 2.414.294 kişi okuma yazma bilmemektedir.

Genç okuryazarlık oranları erkekler ve kadınlar için sırasıyla %99,68 ve %98,81’dir. Genel genç okuryazarlık oranı %99,25’tir. Bu durumda gençlik kavramı, 15 ila 24 yaş arasındaki nüfusu kapsamaktadır.

Yaşam beklentisi

Yaşam beklentisi en önemli demografik göstergelerden bir tanesidir. Bir insanın önündeki ortalama yaşam yıllarını göstermektedir. Yani, bir kişinin yaşamı boyunca mevcut doğum ve ölüm oranlarının değişmemesi koşuluyla, bir kişinin teorik olarak yaşayabileceği yıl sayısıdır. Genel olarak yaşam beklentisi, doğumda beklenen yaşam süresi olan 0 yaşdır.

Türkiye’de nüfusun doğumda (her iki cinsiyet için) ortalama yaşam süresi 72,5 yıldır. Bu nedenle, yaklaşık 71 yıl olan dünya ortalama yaşam beklentisinin üzerindedir.

  • Erkeklerin doğumda ortalama yaşam süresi 70,6 yıldır.
  • Kadınların doğumda ortalama yaşam süresi 74,5 yıldır.

Eğitim sistemi

Eğitim alanı devlet tarafından sıkı bir şekilde kontrol edilmektedir. Ayrıca ülkede ki eğitim hakkı Anayasa ile güvence altına alınmıştır. Vatandaşlar zorunlu olarak ilköğretim eğitimi almalıdır. Bu nedenle devlet okullarında ücretsizdir.

Eğitim, her biri 4 yıllık üç aşamaya ayrılmıştır. 4+4+4 sistemi 5 yılı aşkın bir süredir uygulanmaktadır. Bu eğitim sıralaması şu şekildedir;

  • İlkokul (ilköğretim okulu);
  • Ortaokul (orta öğretim okulu);
  • Lise.

İlköğretim ve ortaöğretim seviyelerinin tamamlanması öğrenciye ilköğretimi vermektedir. Zorunlu orta öğretimi elde etmek için ise, bir liseden de mezun olmak gerekmektedir.

Anayasa ile güvence altına alınan eğitim sisteminin temel ilkeleri arasında şunlar yer almaktadır;

  • Evrensellik ve eşitlik;
  • Eğitim hakkı;
  • Seçme özgürlüğü;
  • Fırsat seviyesi;
  • İhtiyaçlara uygunluk;
  • Laiklik ilkesi;
  • Bilimsel yaklaşım;
  • Demokratik ilkelere güvenmek;
  • Kız ve erkek çocukların ortak eğitimi;

Tüm bu ilkeler, etkili bir eğitim süreci için rahat bir ortam yaratan yerel eğitim kurumlarında gözetilmektedir.

Okul öncesi eğitim

Devlet eğitim programına ek olan okul öncesi eğitim, 3 ila 5 yaş arası çocuklar için tasarlanmıştır. Ancak çok küçük çocukları kabul eden kurumlar da vardır. Eğitiminize bir kreş veya anaokulunda başlanabilmektedir.

Çocuklar anaokuluna tam gün veya yarım gün gönderilebilmektedir. Ayrıca seçim, okul seçimi olarak devlet anaokulu veya özel anaokulu olabilmektedir. Ancak devlet okullarına katılım ücretsizdir. Özel anaokulları ise, sadece ücretli olarak öğrenci kabul etmektedir.

Okul öncesi eğitim kurumları çocukların kreşe uyum sağlamalarına, diğer çocuklarla nasıl etkileşime girileceğini öğrenmelerine, eğitim sürecine alışmalarına, becerilerini geliştirmelerine ve bir sonraki aşamaya hazırlanmalarına yardımcı olmaktadır.

İlkokul eğitimi

Ülkede okullar çok ilgi görmektedir. Bu konu üzerine reformlar yapılmakta, binalar yapılmakta, çocuklara ve öğretmenlere yeni imkanlar sağlanmaktadır. Ülkede ki okul kurumları iki türe ayrılmaktadır. Bunlar;

  • Devlet: ücretsiz eğitim vermektedir. Ancak ücretsiz yemek sağlanmamakta ve Sabah veya öğlen olmak üzere katılım olmaktadır. Ancak bazı okullar tam gün eğitim vermektedir.
  • Özel okullar: ücretli eğitim vermektedir. Genel olarak tam gün olarak eğitim vermektedirler.

Okula devam zorunludur. 6 yaşından itibaren her çocukla ilgili veriler devlet eğitim sistemine girilmektedir. Ebeveynler bunu bir kamu eğitim kurumuna veya özel bir eğitim kurumuna göndermelidir. Bu durum aynı zamanda yabancı çocuklar için de geçerlidir.

Ortaokul eğitim sistemi

Türkiye’de eğitim reformları nadir değildir. Bugün, dikkati Darwin‘in teorisine indirgeme yönünde gözle görülür bir eğilim vardır. “Yaşamın kökeni ve evrim” bölümü müfredattan çıkarılarak yerine “Canlı organizmalar ve çevre” konusu getirilmiştir.

Yabancı dil çalışmalarına da yapılan katkı çok dikkat çekilmektedir. Günümüz de ilkokul çocukları Urduca, Korece, Farsça öğrenme fırsatına sahiptir. Ancak aynı zamanda yabancı dil derslerinin saat sayısı da azalmaktadır. Artık genellikle lise öğrencileri haftada sadece 4 kez yabancı dil öğrenmektedir.

Ancak din kültürü ve ahlakı konusunda yaratıcı etkinlikler ve dersler için saat sayısı artırılmaktadır. Liseden sonra ise, öğrenciler bir meslek okuluna veya bir üniversiteye gidebilmektedir.

Üniversitelere ve yüksek öğretime kabul koşulları

Kamu ve özel yükseköğretim kurumları bulunmaktadır. Yüksek öğrenim üç düzeyden oluşmaktadır. Bunlar;

  • Lisans derecesi – 4 yıl (Tıp fakülteleri 6 yıldır.);
  • Sulh yargıcı – 2 yıl;
  • Doktora çalışmaları – 3 yıl.

Üniversitelerde eğitim dili genellikle Türkçedir. Ancak bazıları İngilizce, Fransızca veya Almanca olarak da eğitim vermektedir. Müfredat, ders vermeyi, seminerler düzenlemeyi, dönem ödevi yazmayı ve bir mezuniyet projesini savunmayı içermektedir.

Toplamda, Türkiye’de yaklaşık 120 üniversite vardır. Bunlardan 90’dan fazlası devlet üniversitesidir. Devlet üniversitelerinde yerel vatandaşlar için eğitim ücretsiz veya ücretli olabilmektedir. Bütçe kotasına dahil olarak kaydolmak için, girişte en yüksek puanlara sahip olmanız gerekmektedir. Yabancı vatandaşlar sadece ücretli olarak eğitim görebilmektedir. Özel üniversiteler ise, ücretlidir.

Birçok öğrenci diğer ülkelerdeki üniversitelerde değişim programlarına katılabilmektedir. Yerel üniversitelerden alınan diplomalar dünya çapında oldukça değerlidir.

Konuşulan diller

Türkiye zengin bir kültüre, kadim geleneklere ve özel bir zihniyete sahip bir ülkedir. Kültürel özelliklerden biri de Türk dilidir. Türkiye’nin resmi dili Türkçedir. Ülke nüfusunun çoğu tarafından konuşulmaktadır. Türkiye’nin edebî dili, İstanbul lehçesi esas alınarak oluşturulmuştur.

Modern Türk dili, Türkçe temeline dayanmaktadır. Ses olarak Azerbaycan, Türkmence ve Gagavuz dillerine benzemektedir. Türkçe dili oldukça basittir. İçindeki kelimeler yazıldığı gibi okunmaktadır.

Türkçe lehçeler

Türkçenin iki lehçesi vardır. Avrupa (Rumeli) ve Anadolu (Küçük Asya) olarak ayrılmaktadır. Tüm lehçeler ortak gramer kurallarına uymaktadır. Bu nedenle yerel halk birbirini sorunsuz anlamaktadır.

Türkiye’de ikinci en önemli dil Kürtçedir. Ancak bu dil çok daha az kişi tarafından konuşulmaktadır. Çoğunlukla ülkenin doğusunda bu faktör geçerlidir. Kürtlerin çoğu Türkçe bilmektedir. Kürt dilinde de lehçeler ayırt edilmektedir. Bunlar Kurmanci ve tasavvuf dilleridir. Ülke içerisin de küçük bir diaspora daha vardır. Bunlar; Çerkesler, Kabardeyler, Abazalar ve Abhazları içeren Çerkez halktır.

İngilizce turistik yerlerde yaygındır. Sadece yerel sakinlerle değil, aynı zamanda Türkiye’de bol miktarda bulunan diğer ülkelerden gelen turistlerle de iletişim kurmaya yardımcı olmaktadır.

Türkiye’deki okullarda her yerde İngilizce öğretilmektedir. Ancak Orta ve Doğu Türkiye’de İngilizce konuşan biriyle tanışmak popüler tatil yerlerine göre daha zordur. Avrupa dillerinden Almanca da duyabilmeniz mümkündür.

Türkiye sağlık sisteminin yapısı

Türkiye’de Sağlık Bakanlığı, vatandaşlara tıbbi bakım sağlamak ve koruyucu sağlık kurumları düzenlemek, kamu hastaneleri inşa etmek ve işletmek, özel hastaneleri denetlemek, sağlık personeli yetiştirmek, ilaç fiyatlarını düzenlemek, ilaç üretimini kontrol etmek ve tüm eczane organizasyonlarının işleyişinden sorumludur.

Günümüzde, tıbbi bakım düzeyi önceki yıllara göre çok daha yüksektir. Son zamanlarda özel hastaneler, büyük miktarda para yatırımı sayesinde hizmet kalitesini önemli ölçüde iyileştirmiştir. Personelin profesyonellik seviyesini yükseltmiş ve kurumları niteliksel olarak yeni ekipmanlarla donatmıştır. Sağlık kurumlarının ve kalifiye personelin çoğu büyük şehirlerde yoğunlaşmıştır. Daha fazla nüfus ve dolayısıyla daha fazla kazanma fırsatı vardır. Kırsal alanlarda ne yazık ki, tıbbi bakımdan arzulanan çok şey gerekmektedir. Kamu ve özel sektöre ek olarak, üniversiteler ve Savunma Bakanlığı ülke genelinde hastanelerini kurmakta ve denetlemektedir.

Türkiye’de sağlık sisteminde ki yıllık büyüme oranı %5-6 civarındadır. Ancak sağlık harcamaları, sadece %3-5’i kadardır. Devlet hastanelerinin ana finansman kaynakları, devlet ödenekleri (%83), sigortacılar ve şahıslar tarafından ödenen ücretler (%12) ve yakıt ve sigara vergilerinin bir kısmıdır (%5). Üniversite hastanelerinin iki temel finansman kaynağı vardır. Bunlar; Yüksek Eğitim Kurulu (YÖK) aracılığıyla devlet bütçesinden sağlanan ödenekler ve kendi öz kaynaklarıdır. Türkiye’de sosyal güvenlik sistemi üç ana kuruluştan oluşmaktadır. Bunlar;

  • Sosyal Güvenlik Kurumu (SSK);
  • Devlet Memurları Emekli Sandığı (Emekli Sandığı);
  • Serbest Meslek Sahipleri Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur).

Günümüzde hükümet tüm bu kurumları bir araya getirmeyi planlamaktadır. İşverenler, işyeri yaralanmalarını, meslek hastalıklarını veya analığı kapsayacak şekilde sigorta primleri ödemektedir. İşverenler ve çalışanlar, hastalık, maluliyet, emeklilik ve ölüm yardımlarını kapsayacak şekilde belirlenen oranlarda paylarını da ödemektedir. Yeni yasanın, belirli kriterleri karşılamaları halinde işsizlere de sağlık hizmeti hakkı vermesi planlanmaktadır.

Sosyal Güvenlik Kurumu (SSK)

SSK, özel sektör çalışanları ve kamu sektöründe mavi yakalı çalışanlar için bir sosyal güvenlik kuruluşudur. Kanun, tüm sözleşmeli işçilerin sosyal sigorta ve tıbbi bakım hakkını garanti etmektedir. Tarım işçileri, serbest meslek sahipleri ve yasal emeklilik fonlarından birine katkı sağlayan kişiler SSK kapsamı dışındadır. Sağlık Bakanlığı, SSK hastanelerinin yanı sıra örgüt mensuplarının bakımı için üniversite ve özel hastanelerle özel sözleşmeler yapabilmektedir. Ayaktan hastalar için ilaç faydaları da vardır. Emekli memurlar için emekli maaşı %10 ve aktif hizmette olanlar için %20’dir.

SSK üyeleri, hastalık, sakatlık ve hamilelik durumlarında yaralanma ve meslek hastalıklarına karşı sigortalıdır. Sigortalı, belirtilen süre için tüm katkı paylarını ödedikten ve belirli bir yaşa ulaştıktan sonra yaşlılık aylığı almaya hak kazanmaktadır. Sigortalının vefatı halinde, ölen kişinin dul eşi, çocukları veya anne ve babasına cenaze masrafları ve emekli aylığı ödenmektedir.

Memurlar için emeklilik sandığı (Emekli sandığı)

Emekli memurlar için Emekli Sandığı ayrıca sağlık sigortası da sağlamaktadır. Emekli memurlar, tıbbi ilaçların maliyetinin yalnızca %10’unu ödemektedir. Geri kalanı fon tarafından karşılanmaktadır. Çalışan devlet çalışanlarından toplanan belirli bir sigorta primi yoktur. Bu nedenle fon, kontrol edilmesi zor olan büyük maliyetlere neden olmaktadır. Fon tamamen devlet ödenekleriyle finanse edilmektedir.

Serbest Meslek Sahibi Sosyal Sigortalar Kurumu (Bağ-Kur)

Bu kuruluş, Sosyal Güvenlik Yasası kapsamında olmayan devlet dışı çalışanların tıbbi masraflarını karşılamaktadır. Bunlar arasında sanatçılar, zanaatkarlar, küçük işletmeler, meslek odalarına kayıtlı kişiler, kooperatif ve anonim şirketler dışındaki şirketlerin hissedarları ve tarımda serbest meslek sahipleri yer alabilmektedir.

Bağ-Kur üyeleri, 1’den 24’e kadar olan bir ölçekte katkı paylarını seçmekte özgürdürler. Bu nedenle belirli sağlık hizmetleri sınırlamaları ile en düşük ödeme düzeyidir. Ayakta ve yatarak teşhis ve tedavi ile ilgili masrafları karşılanmaktadır. Bağ-Kur kendi tıbbi tesislerini işletmemektedir. Ancak SSK hastaneleri dahil olmak üzere diğer devlet hizmet sağlayıcılarıyla sözleşmeler çerçevesinde çalışmaktadır. Bu nedenle hasta sağlık hizmetlerini kendisi ödemektedir. Ardından Bağ-Kur’dan tazminat alınmaktadır. Dernek üyeleri, emekliler ilaç masraflarının %10’unu, çalışanlar ve bakmakla yükümlü oldukları kişiler ise %20’sini ödemektedir.

Yeşil kart sistemi

Yeşil Kart sistemi 1992 yılında kurulmuştur. Doğrudan hükümet tarafından finanse edilmektedir. Geliri kanunla belirlenen asgari gelirin altında kalan dar gelirli vatandaşlara, devlet hastanelerinde ve bazı üniversite hastanelerinde ayakta ve yatarak tedavi imkanı sağlayan özel kartlar ile ayakta ilaç bedeli hariç yatarak tedavi masraflarının karşılanması sağlanmaktadır. Tedavi yeşil kart programı kapsamında yapılan harcamalar yaklaşık 11 milyona ulaşmaktadır. Bu nedenle rakam hükümetin tahsisini aşmakta ve bütçede büyük boşluklar yaratmaktadır. Yeşil Kart verme yetkisi sadece Sağlık Bakanlığı’na aittir.

Türkiye’de özel sağlık sigortası alanı oldukça gelişmiştir. Birçoğu, kamu sigorta sistemlerine düzenli katkıların yanı sıra, hastalık durumunda daha iyi sağlık hizmeti alabilmek için özel şirketlere sigorta primi ödemektedir. Birkaç yıl önce ülkede bireysel emeklilik fonları ortaya çıkmıştır. Bu nedenle o zamandan beri çok aktif bir şekilde gelişmektedir. Genellikle bu özel fonlar, bu tür hizmetleri sağlayan özel bankalardır. Seçilen emeklilik planına bağlı olarak 10, 15 veya 20 yıl sonra ya biriken fonları kapsamaktadır.

Sonraki İçerik

Yazıyı paylaş;

Biliyormuydunuz?

Benzer konular
Benzer konular

Romanya

Temel bilgiler Romanya - Avrupa'nın güneydoğusunda bulunan bir ülkedir. Kuzeyde...

Katar

Temel bilgiler Dünyanın en zengin ülkelerinden biri olan Katar, Orta...

Azerbaycan

Temel bilgiler Azerbaycan, eşsiz "önemli noktaları" ile ifade edilemez derecede...

Bulgaristan

Temel bilgiler Bulgaristan, Güneydoğu Avrupa'da, Balkan Yarımadası'nın merkezinde bulunan bir...