Akciğer kanseri, bronşları veya akciğerleri kaplayan hücrelerden kaynaklanan bir grup malign tümördür. Sağ akciğer genellikle soldan daha sık ve üst loblar alt loblardan daha sık etkilenmektedir. Bu kanser türünün gelişmesi genellikle uzun yıllar almaktadır. Akciğerlerin onkolojisi genellikle bir organla (bu durumda akciğerler) sınırlı değildir. Tümör vücudun diğer bölgelerine metastaz yapabilmektedir.
Santral akciğer kanseri bronşlarda gelişen bir kanser türüdür. Büyük bronşlarda ve segmental bronşların segmentine kadar yayılabilmektedir. Bu tip, tümörün küçük hücreli ve skuamöz hücre formları ile karakterize edilmektedir. Santral akciğer kanserinde tümörün boyutu ve hastanın genel durumu dikkate alınarak tedavi yapılmaktadır.
Periferik akciğer kanseri, merkezi akciğer kanserinden çok daha sonra semptom göstermektedir. Bu hastalık ile neoplazm yavaş yavaş oluşmakta ve uzun süre büyümektedir. Bazen sağ akciğerin veya sol akciğerin periferik kanseri, tümör büyük olduğunda bulunmaktadır.
Plevral mezotelyoma oldukça nadir görülen bir akciğer kanseri türüdür. Malign süreç plevral membranlarda gelişmektedir. Plevral mezotelyoma ile tedavi, modern onkolojinin tüm yöntemleri kullanılarak gerçekleştirilmektedir. Plevral kanser, zamanında tanı gerektiren agresif bir tümördür. Akciğer kanserini tedavi şansının yüksek olduğu en erken aşamada tespit etmenizi sağlayan özel bir tarama programına sahiptir. Plevral kanser için tanı konulduktan hemen sonra tedaviye başlanmak gerekmektedir.
Akciğerlerin onkolojisi insanlar için çok tehlikelidir. Çünkü genellikle hastalık zaten yaygın bir aşamada tespit edilmektedir. Akciğer kanseri, diğer kanserlerle aynı şekilde tedavi edilmektedir. Ayrıca erkekler kadınlardan 7 ila 10 kat daha sık akciğer kanserine yakalanma riski taşımaktadır. Aynı zamanda yaşla doğrudan bir ilişkisi vardır. 60-69 yaşındaki erkeklerde görülme sıklığı ile bilinmektedir. Bayanlarda ise yaş aralığı 30-39 arasında yüksek seviyede görülmektedir.
Akciğer kanseri ve teşhisi
Akciğer kanserinin hastalığın gelişiminin erken bir aşamasında teşhisi oldukça zordur. Bunun nedeni araştırma verileri kanser sürecinin gelişimini her zaman yeterince yansıtmayabilmektedir veya tamamen farklı bir hastalık, örneğin zatürre ile karıştırılabilmektedir. Bununla birlikte tüm modern yöntemlerin doğru uygulanması, hastalığın gelişimin erken bir aşamasında tespit edilmesini sağlayabilmektedir. Bu da, hastanın tamamen iyileşmesine kadar başarılı tedavi şansını önemli ölçüde artırmaktadır.
Akciğer kanserini tespit etmenin ana yöntemi X-ışını muayenesidir. Tanıyı netleştirmek için bilgisayarlı tomografi (BT) aktif olarak kullanılmaktadır. Plevral mezotelyomada BT gereklidir.
Küçük hücreli akciğer kanserli hastalarda hastalığın evresini belirlemek için benzersiz bir PET-CT taraması kullanılmaktadır. Pancost tümörü olan hastalara ve radikal rezeksiyon uygulanabilecek hastalara PET-CT incelemesi önerilebilmektedir.
Ana tanı yöntemlerinin yanı sıra, oluşum türünü ve kanserli olduğu ortaya çıkarsa sürecin türünü ve kapsamını belirlemek için bir dizi ek yöntem de kullanılabilmektedir. Ek tanı yöntemleri arasında bronkoskopi önemli bir rol oynamaktadır. Bazı durumlarda, yöntem, bronşların lümenine çıkıntı yapan karsinomu, bronşların sızmış duvarlarını veya bunların sıkışmasının görörülmesini sağlamaktadır.
Bronkoskopi, hastanın bronşuna, doktorun semptomları (veya bunların eksikliğini) görsel olarak gözlemleyebileceği bir inceleme yöntemidir. Ayrıca bir tümörün varlığı için sonraki testler için biyopsi alabileceği bir lensli esnek bir tüpün sokulmasına olanak sağlamaktadır. Endoskopik bronkolojik muayene yardımıyla, tümörün morfolojik yapısını bulunabilmektedir. Aynı zamanda bronş ağacı boyunca blastomatöz değişikliklerin yayılmasının sınırlarını, tümör büyümesinin yapısı (endobronşiyal, peribronşiyal) netleştirilebilmektedir. Önerilen cerrahi tedavi durumlarında, rekonstrüktif bronkoplastik müdahaleler yapma olasılığı da dahil olmak üzere rezeksiyonun hacmi ve doğası daha doğru planlanabilmektedir.
Yapılan çalışmaların toplamı, hastalığı tam güvenilirlikle dışlamaya izin vermiyorsa, son aşama olarak tanısal torakoskopi veya torakotomi yapılmaktadır. Bir torakotomi sırasında, akciğerin ana odağından ve yakındaki lenf düğümlerinden acil bir biyopsi yapılmaktadır. Tanısal olarak belirsiz vakalarda, şüpheli tümörlü akciğer bölgesinin rezeksiyonu veya acil histolojik inceleme ile lobektomi bile mümkün olabilmektedir. Bu gibi durumlarda onkolojik bir hastalığın tespiti, tanıyı güvenilir kılmakta, tümör değişikliklerinin prevalansını ve hastalığın evresini tespit etmeyi mümkün kılmaktadır. Uzmanlar bunu akılda tutarak cerrahi tedavi için en iyi seçeneği gerçekleştirmektedir.
Gerekli tüm çalışmaların yapılması, doktorların hastaya doğru bir teşhis koymasına, hastalığın gelişim aşamasını belirlemesine ve optimal tedavi taktiklerini seçmesine olanak tanımaktadır.
Akciğer kanseri ve tedavisi
Hastaların tedavisi, onkolojide kabul edilen tüm yöntemleri içerebilmektedir. Bunların başında cerrahi, radyasyon, kemoterapi ve bunların çeşitli kombinasyonları, kombine yöntem olarak kullanılabilmektedir. Bu yöntemlerin seçimi birçok faktöre bağlıdır. Ana seçim için kanserin evresi ve hastanın durumuna göre karar verilmektedir.
Okolojinin küçük hücreli olmayan formları için cerrahi yöntem kullanılmaktadır. Önemli olan her zaman tümör değildir. Hastanın yaşı ve diğer bazı faktörler de önemlidir. Ameliyat sırasında, tümör genellikle akciğerin bir kısmı ile birlikte çıkarılabilmektedir. Bazen ise tüm akciğer çıkarılabilmektedir. Yine aynı şekilde gerekirse bölgesel lenf bezleri çıkarılmaktadır. Ameliyatın sonucu tümörün bulunduğu yere, boyutuna, içinde metastaz olup olmamasına ve hastanın yaşına bağlıdır.
Akciğerlerin radyasyon tedavisi (ışınlama) en etkili ikinci tedavi yöntemidir. Radyasyon tedavisi, iyonlaştırıcı radyasyon kullanarak tümör hastalıklarını tedavi etme yöntemidir. Akciğer kanseri için radyasyon tedavisi, modern ekipmanın (3 boyutlu planlama sistemine sahip VARIAN lineer hızlandırıcılar) özelliklerinin kullanılması ve uluslararası standartların uygulanması nedeniyle çok etkili olabilmektedir.
Kemoterapi, hastanın sağlıklı doku ve organlarına önemli bir zarar vermeden kanser hücrelerinin büyümesini seçici olarak baskılayabilen ilaçların hastanın vücuduna verilmesine dayanan bir yöntemdir. Kemoterapi için modern ilaçlar kullanılmaktadır.
Tedavi yöntemleri tümörün konumuna, histolojik tipine, gelişim evresine ve hastanın genel durumuna göre değişmektedir. Küçük hücreli dışı karsinom hastalığının erken evrelerinde lokalize tümörlerde en etkili yöntem tümörün cerrahi olarak çıkarılmasıdır. Ancak cerrahi müdahale hastanın genel durumunda karmaşık bir operasyona izin veriyorsa gerçekleştirilmektedir.
Hastalığın ileri evrelerinde (büyük tümör boyutlarında, bölgesel lenf düğümlerinde ve uzak organlarda metastaz varlığında) cerrahi tedavi genellikle etkisizdir. Bu gibi durumlarda kemoterapi ve radyoterapi kullanılmaktadır. Hastanın durumu izin veriyorsa, yukarıdaki tüm yöntemlerin bir kombinasyonunu içeren karmaşık bir tedavi de gerçekleştirilebilmektedir.
Akciğer kanseri ve belirtileri
Hastalığın ana belirtileri şunlardır;
- Öksürük;
- Nefes darlığı;
- Göğüs ağrısı;
- Hemoptizi ve kilo kaybı.
Bu işaretlerin çoğunun tanımlanması sizi uyarmalı ve acilen bir doktora danışmaya zorlamalıdır. Belirtilerin spesifik olmadığı ve kanserin kesinlikle tehlikeli olduğu unutulmamalıdır. Çünkü birçok semptom çoğu solunum yolu hastalığının özelliğidir. Bu nedenle, hastalar genellikle alarmı çalmak için acele etmemektedir.
Yine aynı şekilde; uyuşukluk, ilgisizlik, uygun aktivite kaybı, vücut ısısında hafif bir nedensiz artış gibi dolaylı belirtilere dikkat etmek gerekmektedir. İkincisi ise, hastalığı halsiz bir bronşit veya zatürree olarak gizleyebilmesidir.
Listelenen işaretlere ek olarak, laboratuvar ve klinik paraneoplastik sendrom hakkında konuşmak gerekebilmektedir. Bunun belirtileri hiperkalsemi (skuamöz hücreli kanserli), hiponatremi (küçük hücreli kanserli) olarak sınıflandırılmaktadır. Altta yatan hastalığın tedavisi paraneoplastik sendromun kaybolmasına yol açabilmektedir. Ancak vakaların %15’inde başlangıç evrelerinde akciğer kanseri belirti göstermemektedir. Hastalık ancak muayene ile tespit edilebilebilmektedir. Bunun tespiti için genellikle yıllık bir göğüs röntgeni çekilmesi gerekmektedir. Görüntüde tümör benzeri bir kararma bulunursa o zaman gerekli tetkitlerin yapılması gerekmektedir.
Aşağıdaki belirtilerden en az biri varsa acilen doktora görünme ihtiyacı duymanız gerekmektedir.
- Uzun, kalıcı bir yapıya sahip bir öksürük;
- Derin bir nefes alırsanız kötüleşen göğüs ağrısı;
- Seste değişiklik (ses kısıklığı);
- İştahsızlık ve kilo kaybı;
- Nefes darlığı;
- Uzun süreli akciğer hastalıkları (bronşit, pnömoni), kısa bir süre içinde tekrarlayan hastalık.
Akciğer kanserinin (metastaz) ilerlemesi şunlara neden olabilmektedir;
- Kemik ağrısı;
- Uzuvlarda zayıflık;
- Nörolojik semptomlar (örneğin, baş dönmesi);
- Yüz ve gözlerde sarılık görünümü.
Akciğer kanseri ve risk faktörleri
Akciğer kanseri için ana risk faktörü kanserojenlerin solunmasıdır. Tüm hastalık vakalarının yaklaşık %90’ı sigarayla, yani tütün dumanında bulunan kanserojenlerin etkisiyle ilişkilidir. Bir kişi ne kadar uzun süre sigara içerse ve günde ne kadar fazla paket sigara içerse, risk o kadar yüksek olmaktadır.
Sigarayı bırakmak, yaştan bağımsız olarak hastalanma şansınızı azaltmanın en etkili yoludur. Kendileri sigara içmeyen ancak tütün dumanını (ikinci el duman) teneffüs eden kişiler de hastalığa yakalanma riski altındadır. Evli bir çiftin bir sigara içicisi varsa, ikincisinde hastalığa yakalanma olasılığı, her ikisinin de sigara içmediği bir çifte kıyasla %30 fazladır. Tütün dumanının olumsuz etkisi, diyette sebze ve meyve eksikliği ile daha da kötüleşebilmektedir.
Sigara içmek hastalığın ana nedenidir. Ancak tek sebep bu değildir. Hava kirliliği de, hastalanma olasılığı ile doğrudan ilişkilidir. Örneğin, madencilik ve işleme endüstrilerinin bulunduğu endüstriyel bölgelerde, insanlar kırsal alanlara göre 3-4 kat daha sık hastalanmaktadırlar.
Diğer risk faktörleri ise şu şekildedir;
- Asbest, radon, arsenik, nikel, kadmiyum, krom, klorometil eter ile temas;
- Radyasyona maruz kalma;
- Kronik akciğer hastalıkları: pnömoni, bronşit, bronşektazi, tüberküloz.
- Cinsiyet de önemlidir. Sigara içen kadınların bu kansere yakalanma olasılığı daha yüksektir.
Sonuç olarak
En iyi birincil korunma, sigaraya başlamamak ve sigara içenlerin sigarayı bırakmasıdır. Günlük yaşamda profesyonel kanserojenler, radon ile temas varsa, endüstriyel ve otomobil emisyonları ile hava kirleniyorsa, kendinizi bu zararlı etkiden mümkün olduğunca korumanız gerekmektedir. Sigara ve hava kanserojenlerinin birleşik etkisi ile riskler karşılıklı olarak güçlenmektedir.
İkincil önlemenin temel amacı, yüksek risk altındaki insanları izlemektir. Erken evrelerde neoplazmaları tanımlamaya yardımcı olmak için yıllık bir göğüs röntgeni çekilmesi gerekmektedir.