Simya nedir?
Simya, yüzyıllar boyunca bilinen ve uygulanan inanılmaz bir “bilim”dir.
Ebedi gençlik, asil altın ve filozof taşı arayışında, antik çağın bilginleri, en eski bilimlerden biri olan simyayı incelemek için çok çaba ve enerji harcadılar.
Simya, dünya çapında bilinen en eski iki bilimden biridir. Tarih öncesi zamanların belirsizliğinden ilham almaktadır. Keldaniler, Fenikeliler ve Babilliler simyanın ilkelerine aşinaydılar. Astroloji ile birlikte Yunanistan ve Roma’da uygulanmıştır. Mısırlıların ise ana bilimidir.
Eski insanlar simyayı Tanrı’nın bir öğretisi olarak görüyorlardı. Bu sayede kaybedilen yetenekler geri kazanma mümkün olacaktı. Simyanın sırları kavrandığında yasak meyvenin laneti ortadan kalkacak ve insanlar yeniden Cennet Bahçesi’nde yaşayabileceklerdi.
Simyanın gizemli Mısırlı ve yarı tanrı Hermes Trismegistus tarafından keşfedildiğine inanılmaktadır. Bu tarih, Mısırlılar tarafından her türlü sanat ve bilimin başlangıcı olarak kabul edilmiştir. Onun onuruna, antik çağın tüm bilimsel bilgisi, “Genel Hermetizm” adı altında toplanmıştır.
Simya, bazı maddelerin diğer maddelere dönüştürülmesiyle ilgili “bilimsel” ve felsefi bir öğretidir. Ayrıca maddelerin ve dönüşümlerinin sihir ve astroloji ile nasıl ilişkilendirildiğini de inceledi. Simya ile uğraşan kişilere simyager denirdi. Çoğu, kurşun ve cıvayı değerli altına dönüştürmek için yıllarını boşuna harcadı. Ancak asıl amaçları her zaman felsefe taşını aramak olmuştur(Çok daha değerli bir madde olmasından dolayı). Herhangi bir hastalığı iyileştirecek ve hatta bir kişiyi gençliğe geri döndürecek olan “gençlik iksirini” hazırlamak için kullanılabileceğine inanılırdı. Günümüzde bu tabir tüm hastalıklara derde deva olarak reklam amaçlı kullanılmaktadır.
Simyacıların ortaya çıkışı
Simyacılar, maddelerin, aklın, felsefenin, dinin, büyünün ve astrolojinin birbiriyle yakından ilişkili olduğuna inanıyorlardı. Aynı zamanda sadece bu bağlantıyı bulmak gerekli olmuştur. Simyacılar, bir sembol sistemi kullanarak öğrendikleri bilgiyi bir başkasına aktararak bilimsel araştırmalar yapmışlardır. İnsan bakışları ile direk bu sembollerin şifresi çözülememektedir. Ancak simyagerler için bunlar kodlanmış formüller, elementler, gezegenler, metaller ve bileşenleri içermektedir. Bu isimler yüzyıllardır kullanılmaktadır ve gizli, mistik bir çağrışıma sahiptir.
Orta çağdan kalma meslek olan simya, mistisizm ortamı ve etraflarındaki sırlar için büyüleyici bir bilimdi. O yılların gravürleri ve resimleri sembollerle doludur. Gezegen ve metal simgeleri insan kafataslarına ve kemiklerine rastlanmaktadır.
XVII-XVIII yüzyıllarda Avrupalılar, dini ve mistik inançları bir kenara bırakarak sadece maddelerin özelliklerini incelemeye başladılar. Diğer insanların onlardan bir şeyler öğrenebilmesi için keşiflerini denediler ve kaydettiler. Maddelerin çalışma bilimi olan “Kimya” bu şekilde ortaya çıkmıştır. Aynı zamanda onları inceleyen insanlara ise, bilim adamı denilmeye başlanmıştır.
Radyoaktivitenin keşfiyle, sonunda bir kimyasal elementi diğerine dönüştürmenin bir yolu bulunmuştur. 1980’de, Amerikalı bilim adamı Glenn Seaborg, Orta Çağ simyacılarının başarma isteği olduğu, bir nükleer reaktörle bizmuttan altın elde etmenin bir yöntemini keşfetti. Ancak bu yöntem bir madenden altın çıkarmaktan çok daha zor ve daha pahalı olduğundan dolayı günümüzde kullanılmamaktadır.