Selge antik kenti

Selge antik kenti, Toros Dağları’nın güney yamaçlarında ve denizden 1250 m yükseklikte kurulmuştur. Ayrıca güney tepede ise şehri koruyan kuleli surlar kısmen görülmektedir. Kentin yakınlarında surların kuzeyinde biri Zeus’a ve digeri Artemis’e adanmış iki tapınak kalıntısı bulunmaktadır. Çarşı (agora) çeşmenin anıtsal yapısıdır. Ayrıca mezar (nekropol) ve Bizans dönemine ait kilise Selge’deki diğer kalıntılardandır.

Aynı zamanda Selge Antik Kenti, Pisidia bölgesinin önemli kentlerinden biridir. Tarihçi Strabon’a göre kent MÖ 2000 sonlarında Dor göçleri sırasında kurulmuştur. Bugün Antalya olarak bilinen Pisidia bölgesinde para basılan ilk şehir Selge olmuştur.

Selge antik kenti de bulunan ve günümüze ulaşan kalıntılar, surlar ve akropolden turizm bakanlıgı tarafından koruma altına alınmıştır. Gymnasium, stoa, stadyum ve bazilikanın kalıntıları günümüze kadar gelebilmiştir. Ancak, iki tapınağın ana hatları kalmıştır. Günümüzün en güçlü yapısı 3. yüzyılda yeniden inşa edilmiş bir tiyatrodur. Köprüçay nehri üzerinde bulunmaktadır. Onu takip eden yol güzergâhında çok sayıda antik yapı bulunmaktadır (Kemer Köprü, Börüm Köprü, Antik Yol, Garnizon Binaları, Suyolu, Şapel vb.).

Selge Antik Kenti ve tarihi hakkında bilgiler

Selge antik kenti, biri büyük biri küçük olmak üzere iki tepe üzerine kurulmuştur. Aynı zamanda açık hava tiyatrosu, agora, bazilika, anıtsal çeşme, meclis binası, anıtsal kemer, sokak ve Helenistik tapınak antik kentte mutlaka görülmesi gereken yapılar arasında bulunmaktadır.

Yapılarının çoğunun günümüze kadar gelebildiği Selge antik kent e ait en ünlü bina 12 bin kişilik antik tiyatrodur. MS 2. yüzyılda Romalı Zeno tarafından yaptırılan bu antik tiyatro, günümüze ulaşabilen en eski örneklerden biridir.

Selge antik kenti hakkında ki efsaneler

Kral Aspendos’un bir zamanlar herkesin evlenmek istediği çok güzel bir kızı vardı. Kral, kızını kime vereceğini bilmediğinden halka duyurur: “Halkımıza, şehrimize en faydalı olanı ona vereceğim.”. Ayrıca iki ikiz kardeş iki büyük yapı oluşturur. Bunlardan biri şehirden uzakta olan ve zorlu yollardan su sağlayan su kemerleridir. Digeri ise birbirinin ortasında, yere bir madeni para atıldığında, en üst sıraların bile duyulduğu, dünyanın akustik olarak en iyi tiyatrosudur. Kral su kemerlerini gördükten sonra kızını su kemerlerine vermek ister. Bu bağlamda tiyatro mimarı Zeno, kralla oyun oynar. Kral tiyatroda yürürken bir fısıltı duyar: “Kral bana kızını vermeli.”. Kralı ise, Amfitiyatroda ki bu akustiğe hayran kalır.

Selge antik kenti hakimi, dünyaların güzel kızının evlenme çağına geldiğine inanmakta idi. Bir mimar, şehir için en faydalı işi yapan kızıyla evlenecektir. İşleri diğerlerinden farklı olan iki mimar şehrin en önemli ihtiyacını karşılamaktaydı. Aspendosun sanat ruhuna sahip kızı babasına şöyle söyler; Baba, neler oluyor?, tiyatroya bir daha bakalım ve bu kararı verelim der. Selge antik kenti tepesibe çıkarak, dolaşırlar. Tonozlu galerinin nerede olduğunu tartışarak, birbirlerini ikna etmeye çalışırlar. Bu sırada tiyatro mimarı, kraldan ve kızından habersiz orkestra getirir. Kralın kızı benim, kralın kızı benim olmalı ve mimarın geleceğini iddia eden baba bu sesi duyar. Bunun üzerine kral söyle der; şimdi tiyatroyu yaratan mimarın ne başardığını anladım. Bu akustiği verebilecek bir mimar her şeyi başarabilirdi.

Benzer konular