Kitap açıklaması
Orhan Pamuk’un altı yıl üzerinde çalıştığı romanı “Kafamda bir tuhaflık” belki de aralarında en “İstanbul”u anlatanlardan bir tanesidir. Eylemi kırk yıldan fazla bir süredir geçerliliğini korumuştur. Yaklaşık olarak 1969’dan 2012’ye olan dönemin İstanbul’udur.
“Kafamda bir tuhaflık” adlı kitabın ana karakter Mevlüt, İstanbul sokaklarında çalışır, sokakların yeni insanlarla dolmasını, şehrin yeni ve eski binaları kazanıp kaybetmesini ve Anadolu’dan fakirlerin çalışmaya gelmesini izler. Gözlerinin önünde darbeler oluyor, yetkililer birbirinin yerini alıyor. Mevlüt ise hala kış akşamlarında onu diğer insanlardan ayıran şeyin ne olduğunu, dünyadaki her şey hakkında garip düşüncelerin neden onu ziyaret ettiğini ve gerçekten sevgilisinin kim olduğunu merak ederek sokaklarda dolaşıyor.
Kitap incelemesi
“Kafamda bir tuhaflık” adlı bu kitap hızlı okunmamalıdır. Başta çok yavaş ilerliyormuş gibi görünse de sonradan hızlanmaktadır. İlginç olan, orada özel bir şey yok gibi görünmektedir. Birinin sadece ana karakterin Mevlüt’ün hayatından bahsettiği izlenimi vermektedir. Ayrıca zaman zaman arkadaşlarının, tanıdıklarının, kendisinin sesleri ortaya çıkmaktadır. Bu seslerde onların bakış açısından bir şeyi tamamlayan, bir şeyi açıklığa kavuşturan ve bazen birkaçını hikayeleri yönünde götüren açıklamalar karşınıza çıkmaktadır. Ama sonunda her şeyin tek bir tuvalde bağlantılı olduğu da anlaşılmaktadır.
Baş kahraman Mevlüt’ün hikâyesi başka hikâyelerle çevrilidir. İstanbul‘un tarihi adeta bir kırmızı iplik gibidir. Bütün bu hikayeler tamamen sıradan ve sıradan insanlarla ilgilidir. Bunlar kesinlikle başarı hikayeleri değildir. Her şey hem ihanet hem de aldatma içermektedir. Bu konuda yine de söylenecek düpedüz bir kötülük yoktur.
Kahraman iyi veya bu kesinlikle kötü diye düşündürmektedir. Karakterlere hem sempati hem de antipati uyandırabilen insanlar gibi davranıyorsunuz. Kitap birkaç satır anlatıya sahip olsa da asıl konu Mevlüt’ün hayatıdır. İlk başta çok ilginç değil gibi görünse de, bir yerlerde ilginçleşmeye başlamaktadır. Kahraman o kadar “zayıf” değildir. Aslında aşırı derecede saf gibi gözükmektedir.
Sonra yavaş yavaş hayır, öyle olmadığını düşünüyorsun. Mevlüt nazik bir insandır ve yönlendirilmiş gibi görünmektedir. Yine de onun kendisi olmasına izin veren görünmez bir çekirdeği vardır. Ayrıca değişmeyen bir çekirdeği var. Hiç kimse bu içsel duygulara girememektedir. Mevlut kendinden ve insanlardan şüphe duyabilmektedir. Ama bu öz yine de onun bir leke olmasına izin vermemektedir.
Onunla iletişim kuranların bakış açısından farklı görünebilmektedir. Mevlüt aldatılır, ama bu aldatmayı görmektedir. Bunu fark etmemeyi tercih etmekte ve kişiyi gücendirmemek için “inanmayı” tercih etmektedir. Bu görünen zayıflık aslında bir kişinin gücüdür.
“Kafamda bir tuhaflık” adlı kitap aynı zamanda hayat hakkında, bazen istediğinizi alamadığınızın gerçeği hakkındadır. Sonunda ise, tüm hayatınızın en mutlu ve en önemli olduğu ortaya çıkmaktadır. Bu iç görüyü anlayabilmeli ve kabul edebilmelidir. Bunun için gerçek bir hayat yaşamak ve böyle anları anlamak anlatılmaktadır. Ayrıca İstanbul hakkında, etekleri hakkında, kalkınma hakkında bilgilerde barındırmaktadır.
Bunun dışında eve bağlılık hakkında, önyargısız olsa bile burası sizin eviniz, onunla o kadar çok bağlantılı ki, yaşam koşullarında nesnel bir iyileşme olsa bile, olanlardan pişman olabilirsiniz. Ölenlerin ve edilenlerin yasını tutabilirsiniz. Çünkü her insan gariptir.
Ama ruhun kendi kuralları vardır. Ayrıca büyümekle ilgili bir romandır. Bununla ilgili çok daha fazlası var, belki de tekrarlanan okumalarda bir şeyler ortaya çıkabilecektir. İlginç dinamikler aramaya çalışmazsanız. Kesinlikle herkes sevmeyebilir ve bazı kişiler sıkıcı bulabilecektir. Ancak Orhan Pamuk sadece ruhun üzerine uzanmıştır.
Eserden alıntılar
On milyon ruhun olduğu bu şehirde, hala uyanık, yalnızlığının tadını çıkaran seçilmişlerden biri gibi hissediyorsunuz. Dışarı çıktığınızda karşınıza tıpkı kendiniz gibi bir gece kuşu çıkıyor. Daha fazla konuşmanız gerektiğini düşünüyorsunuz ve söylenecek çok şey var.
Aşk bir hastalıktır, dedi bilgili adam. Ve evlilik tek tedavidir. Ancak bu ilaç çok acı bir kin gibidir ve ateşiniz geçtikten sonra bile hayatınızın geri kalanında almak zorunda kalacaksınız.
Ne de olsa, toplum yaşamını belirleyen önemli olan her şey insanları birleştiren şeylerden değil, onları ayıran şeylerden oluşur.