Biyolojide “Alkolün canlı bir organizma üzerindeki etkisi” konulu araştırma sürecinde, projenin yazarı “alkol” kavramını tanımlamıştır. Konu da alkolün bitki ve hayvan hücreleri üzerindeki zehirlenme etkilerinden bahsedilmiştir. Ayrıca her insanın organları üzerindeki etki derecesini de ayrı ayrı bulmaya çalışılmıştır.
Biyolojide “Alkolün canlı bir organizma üzerindeki etkisi” konulu eğitim projesi, aşırı tüketiminin yol açtığı olumsuz sonuçlar hakkında ilginç bilgiler içermektedir. Ayrıca bitki ve hayvan hücreleri üzerindeki etkisini ve tabii ki insan vücudu üzerindeki etkisini belirlemektedir.
Alkol ilaç, kozmetik, kimya, gıda ve endüstrilerde yaygın olarak kullanılmaktadır. Hemen hemen her gün herkes tarafından kullanılırlar. Modern toplum, çok miktarda alkol içeren ürün tüketmektedir. Ancak bu ürünün olumsuz bir etkisi vardır. Bunlar öncelikle iki ana bileşen içeren alkollü içeceklerdir. Bu bileşenler; etil alkol (etanol) ve su’dur.
Dünya Sağlık Örgütü bir ölçek geliştirmiştir. 3 litreye kadar alkol tüketimi düşük seviye olarak kabul edilmektedir. 4 – 5 litre ortalama tüketim seviyesi, 8 litreden sonrası ise, milletin genetik dejenerasyonu üzerine başlamaktadır.
Öğrencilerinin 14-17 yaşlarında yaptıkları bir anketin sonuçlarına göre, %80,3’ünün alkollü içecekleri en az bir kez denediği, %19,7’sinin denemediği ortaya çıkmıştır. Deneyenlerin %51,8’i kız, %48,1’i erkektir. Herkes eylemlerinin sonuçlarını bilmektedir.
İmkansız olduğunu biliyorlarsa neden tükettikleri sorusu ortaya çıkmaktadır. En yaygın cevap: tatil, faiz, “kara koyun” olmamak ve ebeveynlerle tatilde bir anlaşmazlık içermesidir. Gençler, kararının sonuçlarının bugün geldiğinin farkında değildir.
Basit deneyler ve çalışmalar örneğini kullanarak, alkolün içtikten hemen sonra vücudun hücrelerini etkilemeye başladığını açıkça göstermeye çalışacağız. Çalışmanın amacı: Alkolün canlı bir organizma üzerindeki etkisinin özelliklerini incelemektir.
Görevler;
- Canlı bir organizma üzerindeki etkisi üzerine teorik materyali incelemek;
- Canlı bir organizma üzerindeki etkisi üzerine deneyler yapmak;
- Araştırmanın sonucunu değerlendirmek;
- Araştırma yöntemleri: Teorik (çalışma, problemle ilgili bilimsel ve eğitimsel literatürün analizi).
Pratik (gerekli reaktiflerin hazırlanması ve alkolün canlı hücreler ve nesneler üzerindeki etkileşiminin reaksiyonlarının gerçekleştirilmesi, müstahzarların mikroskobik incelenmesi).
Alkolün bitki ve hayvan hücreleri üzerindeki zehirleyici etkisi
Rus fizyolog Nikolai Evgenievich Vvedensky, “Tüm vücutta alkolün zararlı etkilerini deneyimlemeyen tek bir organ, tek bir doku, tek bir bileşen yok” diye yazmıştır. Bu durum ise, uzun zamandır bilim tarafından kanıtlanmıştır. Olası yaşam deneyimi, alkol veya alkolün her hücre ve bir bütün olarak organizma üzerinde yıkıcı etkisi olan bir zehir olduğunu doğrulamıştır. Alkolün etkisinde ki bitki ve hayvan hücrelerinin hayati aktivitesi yavaşlamaktadır. Zayıflar ve daha güçlü dozlardan hücrelerin hayati aktivitesinin tamamen kesilmesi meydana gelebilmektedir.
Bu neden olmaktadır? Su ile seyreltilmemiş saf şarap (etil) alkol, güçlü bir tuhaf koku ve keskin bir tada sahip berrak bir sıvıdır. Bu nedenle saf %100 alkol ağız, yemek borusu ve midenin mukoza zarını yaktığı için içilmemektedir. Ellerin pürüzlü derisi bile alkolle temas ettiğinde yanma hissi yaşatmaktadır.
Alkol yanabilir ve sıcak mavi bir alev yayabilmektedir. Sudan biraz daha hafiftir. Sadece t -130 ° ‘de donmaktadır. Bu nedenle, dış termometrelerin imalatında renkli bir biçimde alkol kullanılmaktadır. Su içeren maddelere etki ederken, onu bu maddelerden hırsla almakta ve sımsıkı tutmaktadır.
Örneğin bir et parçası alkole batırılırsa küçülmekte ve yoğunlaşmaktadır. Çünkü içinde daha az su kalmaktadır. Alkolün dokulardan su alma özelliği, canlı hücre üzerindeki toksik etkisine dayanmaktadır. Aslında herhangi bir hücrenin normal çalışması, yalnızca diğer bileşenlerin yanı sıra yeterli miktarda su içerdiğinde gerçekleştirilmektedir. Ayrıca alkol hücreden suyu çekerek büzüşmesine ve yaşamsal aktivitesini gerektiği gibi sürdürememesine, zayıflamasına ve ölmesine neden olmaktadır. Alkol ayrıca hücreden oksijeni alarak ölümünü hızlandırmaktadır.
Bir amipi mikroskop altında incelerken, bu canlı mukus yığınının nasıl hareket ettiğini, karşısına çıkan besin maddesi parçacıklarını nasıl yakalayıp sindirdiğini, sadece yarıya bölünerek belirli aralıklarla çoğaldığını görmek mümkündür. Ancak, zayıf bir alkol çözeltisi ile bir amip üzerinde hareket edersek, amipin nasıl küçüldüğünü, hareketlerinin durduğunu ve üremenin durduğunu fark edersiniz. Amip hasta ve alkolden zehirlenmiştir. Daha güçlü bir çözümle harekete geçerseniz amip ölmektedir.
Alkolün varlığında bitki tohumları şişer, ancak çimlenmez veya çürümez. Alkol varlığında çürüme olmadığı için, çürümeye neden olan mikropların hayati faaliyetlerini öldürmektedir. Bu nedenle, ölü organlar alkolde korunabilmektedir.
Karanlıkta parlayan böcekler, alkol buharında parlamayı durdurmaktadır. Işık üreten hücreler çalışmayı durdurduğu için tamamen karanlık görünmektedir. Herkes, alkole batırılmış ekmeği gagalamak için şaka olarak verilen bir horozla yapılan deneylere aşinadır. Böyle bir horoz yakında görünüşünü tamamen değiştirmektedir. Sırasıyla tüyler düşmekte, kasları zayıflamakta, sendelemekte ve düşmektedir. Bu adımdan sonra ise, artık normal çağrıya cevap vermemektedir. Şiddetli bir hastalık durumunun bütün bu resmi, elbette alkolden gelmektedir.
Alkol tüm hayati olayları felç etmektedir. Hayvanları zehirlemekte ve öldürebilmektedir.
Alkol, evrimde son zamanlarda ortaya çıkan organizmalar ve hücreler üzerinde en zararlı etkiye sahiptir. Çünkü en güçlü mutajenik faktördür. Organizmaların evriminin seyrini değiştirdiğini söyleyebiliriz.
Alkolün insan vücudu üzerindeki etkisi
Küçük dozlarda alkolün bile zihinsel yetenekleri zayıflattığını kanıtlanmıştır.
XX yüzyılın 50’li yıllarında, Sovyet vatandaşlarına sözde bilimsel bir teori – “kültürel içme” teorisi hakkında bilgi verilmeye başlanmıştır. Bu teorinin propagandacıları, halka içmeyi ve aynı zamanda çok fazla içmemeyi öğretmek için tasarlandığını savunmuşlardır. Bu teorinin vatandaşların kitle bilincine girmesinden sonra, alkoliklerin sayısı sadece 20 yılda 11 kat artmıştır.
Bu ülkelerde alkolle tanışma erken çocukluk döneminde başlamaktadır. Anaokulundaki çocuklar, tatilleri “yetişkin bir şekilde” nasıl kutlayacaklarını zaten bilmektedir. Bütün bunlar, reklamlar, filmler, TV şovları gibi medya aracılığıyla “kültürel içme” teorisinin kitlesel propagandasının sonucudur.
Peki alkol insan vücudunu nasıl etkilemektedir? Gelin bu konuya daha yakından bakalım. Bunu yapmak için, bu çalışmanın bibliyografyasında sunulan bilgi materyalini daha ayrıntılı olarak analiz ettik.
Alkol tüm insan organlarını etkilemektedir. Ancak yine de en çok beyin, kardiyovasküler sistem, sindirim ve cinsel organları etkilemektedir. Bir kişi başlangıçta sistemlerden birinden etkilendiyse, alkolün üzerinde daha büyük bir olumsuz etkisi olacaktır.
Beyin
Alkol, bilginin beyin tarafından işlenmesini bozmaktadır. Alkol kan dolaşımına girdiğinde, kırmızı kan hücrelerinin yüzeyini yağdan arındırmaktadır. Bununla birlikte birer birer değil, birbirine yapışmış kırmızı kan hücreleri kümeleri şeklinde akmaktadır. Kırmızı kan hücreleri kümesi beynin tek tek damarlarına ulaşır ulaşmaz damar tıkanmakta ve kan geçememektedir. Oksijen açlığı yaşayan beyin hücreleri fizyolojik olarak öldürmektedir.
Beynin bireysel mikro bölümlerinin ölümü başladığında, kişi tam da bu zehirlenme durumunu deneyimlemektedir. Küçük bir zehirlenme ile bile beyin hücrelerinin yok edilmesi kaçınılmazdır. İçen insanların beyninin fotoğrafları dikkat çekicidir. Çoğu zaman kırışmış, hacmi azalmış, yara izleri, ülserler, ödem ile kaplı, birçok genişlemiş (genellikle yırtılmış) damar ve beyin bölgelerinin nekroz yerlerinde kistler gözlemlenmektedir.
Karaciğer
Karaciğer, beyin gibi, ilk etapta alkolden mustariptir. Alkolün karaciğerdeki olumsuz etkisi, etanolün oldukça tehlikeli ve oldukça toksik bir madde olan asetaldehite oksidasyonu ile arttırılmaktadır. Karaciğerin vücudumuzun ana kimyasal laboratuvarı olarak adlandırılması boşuna değildir. Burada, özel enzimlerin yardımıyla, gıdayı oluşturan elementlerin ana kimyasal dönüşümleri gerçekleştirilmektedir. Bu gıda elementleri içinde alkol bir istisna değildir.
Bir kişi (hatta ara sıra ve azar azar) içmeye devam ederse, kronik alkol zehirlenmesine dayanamayan karaciğer hücreleri ölmektedir. Ayrıca karaciğer sirozu gelişmektedir. Ölü hücrelerin yeri bağ dokusu tarafından işgal edilmektedir. Karaciğer ise, yaralarla kaplıdır. Böylece karaciğer fonksiyonlarını yerine getirmeyi bırakmıştır.
Gastrointestinal sistem
Sindirim organları da etkisinden mustariptir. Bu organlar; yemek borusu, mide ve pankreas‘tır. Burada, alkolün insan vücudu üzerindeki etkisi, sindirim organlarının iç yüzeyindeki hücrelerin hasar ve yıkımında oluşmaktadır. Dokularının yanıklarında ve nekrozunda da kendini göstermektedir. Mide suyu salgılayan bezlerin atrofisi de zaman zaman ortaya çıkabilmektedir. Ayrıca insülin üreten pankreas hücrelerinin ölümü gerçekleşmektedir.
Bu nedenle, besinlerin emiliminin bozulmasına, sindirim enzimlerinin salınımının inhibisyonuna, midede yiyeceklerin durgunluğuna yol açmaktadır. Pankreas üzerindeki etkisi, alkollü içeceklerin bileşenlerini parçalayamamasından kaynaklanmaktadır. Ayrıca yıkıcı etkisinin ana tehlikesi, pankreatitin gelişmesidir. Pankreas dokusunun kendi enzimleri tarafından yok edilmesi de diğer etkenlerdendir. Bir kişi sıklıkla alkol içerse, pankreasta kalsiyumun toplandığı protein tıkaçları oluşmaktadır.
Kalp
Küçük dozlarda alkol almak, kardiyovasküler sistem hastalıklarının çoğunu önlemektedir. Bu durum, doktorların uzun süredir inandığı şeydir. Ancak son araştırmalar, tek bir kadeh şarabın bile birkaç gün boyunca kan basıncını artırdığını ve kalp kasında yavaş yavaş geri dönüşü olmayan süreçlere neden olduğunu göstermiştir. Kandaki alkol dolaşımı sırasında (genellikle 6-7 saat), kalp verimsiz bir modda çalışmaktadır. Bu durum kan dokularına oksijeni çok daha yavaş getirmektedir. Ayrıca nabız dakikada 100 vuruşa yükselmektedir.
Küçük kan damarları ve kılcal damarlar, içlerindeki kan kalınlaştıkça büzülmekte ve patlamaktadır. Bu özellikle yüzde fark edilmektedir. Bu nedenle “kırmızı burun sendromu” olarak adlandırılmaktadır. Sürekli alkol kullanımı ile kalpte çok miktarda yağ birikmekte ve dokular uyuşuk ve gevşek hale gelmektedir. Ayrıca çok genç insanlarda bile kalp yetmezliğine yol açabilmektedir. Göğüs bölgesinde baş dönmesi, nefes darlığı ve baskı ağrıları ile ifade edilen çeşitli aritmiler vardır.
Bazen uzmanlar bu duruma atıfta bulunmak için “alkolik kalp” ifadesini kullanmaktadır. Bu teşhisi olan kişilerde, duvarların kalınlaşması ve kalp boşluklarının genişlemesi görülmektedir. Ayrıca aritmiler kaydedilmektedir. Bütün bunlar miyokard enfarktüsüne ve sonuç olarak ölüme yol açabilmektedir.
Alkolün kadın ve erkek cinsiyet hücreleri üzerindeki etkisi
Bir çocuğun gebe kalması üzerinde büyük etkisi olan “sarhoş” spermdir. Bilim adamları, alkolün spermatozoa üzerinde patolojik bir etkiye sahip olan seminal sıvıya en hızlı şekilde nüfuz ettiğini kanıtlamaktadır. Alkol, çocuğunun fiziksel ve özellikle zihinsel sağlığını olumsuz etkilemektedir. Ancak bir erkek alkol almayı bırakırsa, spermatozoanın tamamen yenilenmesi ancak üç ay sonra gerçekleşmektedir.
Erkekten farklı olarak, kadın cinsiyet hücreleri, kadının doğumundan önce bile uteroda oluşturmaktadır. Yumurtalar vücuttaki en uzun ömürlü hücrelerdir. Yumurtalık zarı, bu hücreleri etil alkol hariç hemen hemen her türlü zararlı faktörün etkilerinden güvenilir bir şekilde korumaktadır. Mükemmel bir çözücü olan etil alkol, yumurtalığa nüfuz etmektedir. Ayrıca çocukların gebe kalabileceği bazı hücreleri etkilemektedir.
Her bir bardak alkolle, etkilenen hücrelerin yüzdesi artmaktadır. Birkaç yıl içinde, yeni yıl için o bardak şampanya tarafından zehirlenen hücrenin tam olarak dölleneceği ortaya çıkabilmektedir. Bu cam, ciddi zihinsel veya fiziksel engelli hasta bir çocuğa yol açabilmektedir. Sağlık ve Sosyal Kalkınma Bakanlığı’na göre, her yıl gelişimsel anomalileri olan yaklaşık 10 bin çocuk doğmaktadır.
Alkol içeren çözeltilerin canlı bir organizma üzerindeki etkisine ilişkin çalışmalar
Zararlı etkilerini herkesin bildiği, ancak hemen hemen herkesin kullandığı keşfettiğimiz paradoks, gerçekleştirilmesi zor olmayan, ancak alkolün zararlı etkilerini açıkça gösteren deneylerimizin döngüsünü belirlenmiştir.
1 numaralı deneyim. Alkolün tohumların büyümesi ve gelişmesi üzerindeki etkisidir.
Amaç: Tohumların gelişimini yavaşlattığını ve bitki organizmasının büyümesini ve gelişmesini durdurduğunu kanıtlamaktır.
Ekipman: etil alkol, su, fasulye tohumları, Petri kapları.
Çalışma süreci
Gazlı bez peçeteler üzerindeki iki Petri kabına 10 adet fasulye tohumu yerleştirilir. Bir Petri kabına su ilave edilir ve diğerine %20 etanol solüsyonu ilave edilir. Aynı büyüklükte başka bir kase ile kaplanmıştır. Sıvı buharlaştıkça sıvı eklenmektedir. Bir buçuk hafta durum takip edilmelidir. İlk gün, tohumlar nispeten aynı davranacaktır.
İkinci gün, suya batırılmış tohumlar şişmeye ve gelecekte çimlenmeye başlarken, alkolde bulunan tohumlar gelişmelerini durduracaktır. Denemenin 6. gününde sudaki tohumların %50’si tohum kabuğunu kırmış ve zaten 10 tohumdan 7’si alkolle şişmiştir. Aynı gün tüm tohumlar toprağa ekilmiştir.
Deneyin 12. gününde, suya batırılmış tohumların tamamı filizlenmiştir. Ancak sadece bir tanesi alkolde çimlenmiştir. Çimlenen tohumlar iyi gelişmiş ve büyümüştür. Bu nedenle vejetatif bir kütle oluşturmuştur. Alkol içeren bir sıvıya batırılmış tohumlar gelişmemiştir. Ancak çürümemiştir de. Çimlenmeden birkaç gün sonra ortaya çıkan bir fide kurumaya başlamış ve ölmüştür.
Sonuç: Alkol, bitkilerin tohumlarının ve embriyolarının gelişimini değiştirmiştir.
Sonuç olarak;
Çok sayıda genç alkol kullanmaktadır. Bu nedenle, ülkemizde küresel bir sorun olarak ilerleyen yıllarda karşımıza çıkabilmektedir. Çoğu zaman alkole maruz kalmanın sonuçlarını düşünülmemektedir. Kötü olan her şeyin birinin başına gelebileceğine, ama onların başına gelmeyeceğine inanmak mantıksızdır. Ya da sonuçları daha sonra olacaktır.
Neredeyse gerçek zamanlı olarak ortaya konan ve gerçekleştirilen basit deneyler, alkolün canlı bir organizma üzerindeki olumsuz etkisini görsel olarak doğrulamayı mümkün kılmıştır.
- Etkisindeki bitki tohumları gelişmez, çimlenme olmaz;
- Saintpaulia, alkol içeren zayıf bir çözelti ile sulandıktan sonra ölür.
- Bir alkol çözeltisindeki eritrositler yağdan arındırılır, birbirine yapışır ve kümeler oluşturur. Bu durumda biyolojik işlevlerini yerine getiremezler. Çoğu zaman, damarların lümeni kapanır ve yırtılmasına neden olur.
- Etkisi altında sindirim süreci de değişmektedir.
Böylece vücudun niteliksel işleyişi imkansız hale gelmektedir. Alkollü ürünlerde bulunan etil alkolün canlı organizma üzerinde olumsuz bir etkisi olduğunu rahatlıkla söyleyebiliriz. Çalışmanın amacının, canlı bir organizma üzerindeki etkisinin özelliklerini incelemek olduğu söylenebilmektedir. Eksiksiz olarak uygulanmıştır.
Çalışmalar, alkolün canlı bir organizma üzerinde olumsuz bir etkisi olduğu hipotezini doğrulamıştır.
İncelenen ve sistematik hale getirilen materyal, yapılan deneyler ve gözlemler, tüketimi sorununun çok alakalı olduğunu iddia etmemize izin vermektedir. Bunu çözmek için etkili önlemler gerekmektedir. Ayrıca genç neslin alkol karşıtı propagandası ve alkol karşıtı eğitimi için önleyici tedbirlerin alınması acildir.